ZEYNEP NAZLI

İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa

İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa

Avrupa'da ilk olarak Absürt Tiyatro görülüyor. Absürt tiyatronun bazı örnekleri vardır; Edward Albee Hayvanat Bahçesi Hikayesi (1959), Agust Wilson Fences (1985), Sam Shepard True West (1981), David Mamet Oleanna (1992) ve daha fazlası. Absürt tiyatronun öncüsü Martin Esslin'dir. İzlediklerinin sıradan olduğunu, farklılarının da olması gerektiğini düşünüyordu. Örneğin; Dil, tema ilginçti ama oyun yazarlığı yaygın olarak kullanılıyordu. Daha sonra Martin onları sınıflandırdı. Drama gelince absürt tiyatro tüm dünyada standartları değiştirerek değişime yol açtı. İlk etapta prokavatifti, yani “iyi yapılmış bir oyun” değildi bu. İzleyiciler izleyerek farklı ifadeler veriyordu. Hedef izleyici tarafından beğenilmemekti. Absürt tiyatronun dili iyi şekillenmemiş, mantıklı değil, cevaplar mantıksız, olay örgüsü ve diyalog doğrudan birbiriyle bağlantılı. Dilde anlamsızlık ve gevezelik var. Karakterlerden bahsedecek olursak mutlaka gözlemlenmesi, ikna edilmesi, aynı zamanda motive edilmesi gerektiğini söylemeliyiz. Absürt bir oyunda tanımazlığa, gözlemlenmemeye ve inandırıcılığa meraklı olmayan karakterleri bize gösterir. Absürt saçmalıktır, irrasyonellik olmalıdır. Olay örgüsünden bahsedecek olursak aksiyonun kesin başlangıcı ve yükselişi görülmektedir. Absürt oyun bize keyfi olanı gösterir ve seyirciye sonunu söylemez. Seyirciye yönelik adil bir amaç vardır, ciddi bir durum yaratarak şok ve sarsıntı yaratmaktır. Avrupa'daki felsefi akıma baktığımızda Varoluşçuluk diye bir akım var. Bu, irrasyonel evren olmasına rağmen insan aklının rasyonel kararlar alma arzusu anlamına gelir. Anlam olabilir, olmayabilir ama o anlama da ulaşacağız. Sadece bireysel insanın manayı anlaması da felsefi bir harekettir. Yaşamlarının anlamını sağlamak için tüm sorumluluklara sahiptirler. Aynı zamanda geleneksel filozoflara da aykırı bir ifadedir. Örneğin: Milliyetçilik. Hedefleri bir şeyi keşfetmek veya keşfetmektir. Bu arada Dünyadaki nihai düzen ve yapı.